Arşiv Gündem

Corona Günlerinde Aş

Corona virüsü salgını başladığından bu yana tüm dünyada birbirine benzer önlemler alınmaya başlandı. Türkiye’de de sürekli sokağa çıkma yasağı olmasa da insanları evde kalmaları konusunda devlet sürekli uyarıyor. Bunun ne kadar mümkün ya da gerçekçi bir istek olduğu tartışılır. Ama tartışmasız olan bir şey var. O da Corona salgını kadınları ciddi anlamda olumsuz yönde etkiledi. Nedenlerine biraz değinelim.

“Aile içi şiddet” olarak tanımlanan ama asıl ifadesi kadına ve çocuğa yönelik şiddet olan travmatik süreçlerin failleri ne yazık ki çoğunlukla erkekler. Pandemi öncesinde kadınlar şiddete meyilli kocalarından bir süre de olsa uzakta kalabiliyorlardı. En önemlisi belki kaçacak yerleri de vardı. Salgın ile birlikte kadınlar, şiddet uygulayan erkeklerle yani kocalarıyla ya da çocuklarıyla aynı eve tıkılıp kaldılar. Sonuç olarak görüyoruz ki şiddet artıyor ve İstanbul Sözleşmesi’nin bizim için neden çok önemli olduğu bir kere daha görülüyor.

Kadınlar için şiddet dışında başka olumsuz sonuçları da oldu bu salgının. Televizyonlarda sürekli olarak neleri nasıl temizlememiz, dezenfekte etmemiz gerektiği anlatılıyor. Eve giren torbalardan, kıyafetlere dek Corona’ya karşı topyekun bir temizlik savaşı açmamız gerekiyor. Bu sürecin bütün sorumluluğunu ise yine kadınlar tek başlarına üstleniyorlar ve erkekler bu konuda bir şey yapmamaya yine kararlı gibiler. Üstelik bu defa söz konusu çocuklarının ve kendisinin sağlığı olduğu için “Bırak evi bok götürsün.” de diyemiyor kadınlar. Tik Tok’ta kadınların ürettiği içeriklerin büyük bir kısmı bu artan ev içi emekle ilgili. Kadının evinin temiz olması, yüceltilen garip bir erdem olarak yükseliyor. Artık bu gösterinin sadece sonucu değil (temizliğin sonucu değil) temizleme süreçleri de gösteriye dahil.

Bu noktada home office çalışan kadınlar ve çalışmayan kadın arasında da bazı farklar var. Home office çalışan kadınlar, kocaları tarafından hem kendi mesleklerinin yükünü hem de evin yükünü taşımak zorunda bırakılıyorlar. Erkekler binlerce yıldır ev içindeki emeği kadının sürdürmesine öylesine alışmış durumdalar ki, kadın halihazırda çalışıyor olsa bile evdeki alanı kocalar yine karılarına bırakıyor. Daha önce de ifade ettiğim gibi, salgın ortamında ne yazık ki temizlikten ödün veremiyoruz. Belki de biz ödün veremediğimiz için erkekler bu kadar kolay ödün verebilir durumda oluyorlar.

Geçtiğimiz günlerde bir Twitter kullanıcı Twitter’da şunu paylaştı:

Tamamen eşit şartlarda dahi, yine de isteyerek arzu ederek evin erkeklerine ettiğimiz hizmetin bir karşılığı olacağını mı umuyoruz? Güvenli bir yaşamın, birilerinin bize kol kanat germesinin değerli bir ayrıntı olduğunu mu düşünüyoruz? Cevap ne olursa olsun, şartlar eşitlendiğinde ve erkekler de evde çalışmaya başlasalar dahi ev içi emeğin bölüşümü söz konusuysa ne kadınlar ellerindeki -ve evlerindeki- mini iktidar alanından vazgeçmek istemiyor. Erkekler ise bu küçük iktidar alanına hapsolmamaya niyetli.

Sonuç olarak salgının yani aslında özel alana tıkılıp kalmanın biz kadınlar ve feminist mücadele için olumlu sayılabilecek bazı çıktıları olabilirdi. Şayet tamamen eşitlenmiş şartlarda evi değerli bir iktidar alanı olarak görmeseydik. Bence şunu asla unutmamalıyız. Bir evin temizlik ve yeme içme aktivitelerini sahiplendiğimiz derece, kamusal alandan uzaklaşacağız. Corona günlerinde aş ve iş üretme süreçlerini erkeklerle paylaşmaya hazır olmalı ve bunun için mücadele vermeliyiz. Evet, ev bir mücadele alanıdır; çünkü saklanıp üzeri örtülen tüm savaşlar bir evin içinde gerçekleşir.

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments