Arşiv Bireyci Feminizm Okulu Çeviri Teorik

Feminist Epistemoloji – Bölüm 3: Feminist bilim çalışmaları

Bu seri, Internet Encyclopedia of Philosophy’de yer alan Feminist Epistemology girdisinin okunabilirliği artırmak için on bölüme ayrılmış halidir. Yazının felsefeci Marianne Janack’in yazdığı orijinali için ve/veya yazıda atıf yapılan tüm referansları görmek için şu sayfayı ziyaret edebilirsiniz. Çeviren: Mete Han Gencer. Görsel: Hilal Güler, Dijital Kolaj.

Feminist epistemolojide ortaya çıkan ilk çalışmaların çoğu, bilimin feminist eleştirilerinden doğmuştur. Bu çalışmalar genelde bilimin cinsiyet ön yargısından etkilendiğini, sadece kadınların bilimlerde az temsil edildiği gerçeğinden değil, aynı zamanda antropoloji (Bleier, (1984)), biyoloji (Haraway (1988, 1989)) ve psikoloji (Keller (1983, 1984)) gibi bilimlerde genel kabul gören baskın teorilerin cinsiyetlere evrimsel roller biçmesinden de kaynaklandığını vurgulamaktadır.

Harding ve Hintikka’nın (1983) eserleri, çoğunlukla bilim çalışmaları ve epistemolojideki erken dönem çalışmaları temsil etse de önde gelen eşsiz erken dönem feminist epistemoloji projelerinden birini de temsil etmektedir: Epistemoloji ve bilim tartışmalarıyla ahlak ve politika teorilerini birleştirmek. Değerlerin ve politikanın bilimsel süreci her zaman zedelediğini düşünmeyen Nelson (1990), Longino (1990) ve Harding (1986, 1991, 1998) gibi feminist teorisyenler, böyle değerlerin esasen her zaman bilimsel kanıtların değerlendirilmesinde, gerekçelendirmede ve teori oluşturmada bir şekilde sürecin içine sokulduğunu ve bilimi cinsiyet ön yargısından kurtarmak için bu değerlerin bilimsel akıl yürütme sürecine tam olarak nasıl girdiğinin araştırılmasının gerekli olduğunu iddia etmektedir. Dolayısıyla, feminist teorisyenler, bilimsel sorgulayıcılar olarak düşünülen kimseler için genelde görünmez olan değerlerin eleştirel olarak değerlendirilmesine fırsat verecek epistemolojiler geliştirmeye yönlenmiştir. Nelson’un Quine’dan ilham alan çalışmaları, toplumdan soyutlanmış bireylerin bilgi edinme tarzına odaklanmaktansa bir toplumun bütün olarak nasıl bilgi edinebileceğine odaklanan, kanıt ve gerekçelendirme gibi konulardaki sorulara aynı anda cevap veren holistik bir yaklaşım geliştirmiştir. Helen Logino, bilimsel modellerin inşasında kullanılan çoğulculuk değerinin bilim çevrelerinin benimsedikleri diğer değerlere dair yaptıkları varsayımları eleştirel olarak değerlendirmek için önemli olduğunu öne sürmüştür. Harding, Marksist analiz yöntemini kullanarak bakış açısı teorisinin feminist bir versiyonunu geliştirmektedir.

Feminist bilim çalışmalarına yönelik bu yaklaşımların vurguladığı şey şudur: Değerler, bilimsel sorgulama ve teori oluşturma sürecinin vazgeçilmez bir parçası olduğundan, iyi bir bilimi değerlerden bağımsız yapmak mümkün değildir. İyi bir bilimde, değerlerden tamamen kurtulmak yerine yapılması gereken şey bu değerlerin bilimsel teorilerin oluşturulmasında ve bilimsel problemlerin formülasyonunda ne gibi epistemik roller oynadığını eleştirel şekilde değerlendirmektir. İyi bir bilim, sadece bilimsel soruşturmayı belirli sonuçlara vardıran bilim değil aynı zamanda bu sonuçların değer ve teori yüklü varsayımlarının gerçekle tam olarak nasıl alakalı olduğunu eleştirel olarak olarak incelemede kullanılacak mekanizmalar geliştirebilen bilimdir.

Ancak bu yaklaşımlara (3.2’de tartışılacak olan bakış açısı epistemolojileri bir istisna olmakla birlikte) yönelik problemin bir parçası da, bu yaklaşımların bahsedilen türde bir çeşitliliği bilimsel teori geliştirme süreciyle birleştirmek için çok az teorik kaynağı olmasıdır. Dahası, aynı teorik eksiklik birinin, prensipte, bilim karşıtı (örn. büyüler ve sihirler) veya başka türlü nahoş (örn. Nazi bilimi) değerleri nasıl bilimden dışlayabileceği sorusunu daha zor bir hale getirmektedir. Eğer çoğulculuk değerinin amacı bilimsel soruşturmaya bir şekilde giren değerleri görünür kılmaktan ibaretse o halde, örneğin, yaratılışçılığı neye dayanarak bilimden dışlayacağız? Bilim çalışmalarına dayanan feminist epistemoloji, bilen öznelerin esasen toplumdaki bireyler olduğunu ve toplumdaki bireylerin çeşitli değerleri kullanmasının nasıl bilgi edinme sürecini mümkün kıldığını ortaya koymuştur. Fakat metodolojik çoğulculuk hâlâ zor bir sorun olarak ortada durmaktadır.

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments